AĞALAR MEMLEKETİ SÖKE'DEN, MARABALAR MEMLEKETİ SÖKE'YE…

Yani anlayacağınız, ağalarımız züğürt ağa…

AĞALAR MEMLEKETİ SÖKE'DEN, MARABALAR MEMLEKETİ SÖKE'YE…
04 Şubat 2023 - 00:32
Reklamı Geç
AĞALAR MEMLEKETİ SÖKE’DEN, MARABALAR MEMLEKETİ SÖKE’YE…
Şimdi Osmanlı döneminde bakarsan ağa neydi? Bazı kuruluşların başında bulunanlara verilen resmi san.
Günümüzde ise geniş toprakları olan, sözü geçen varlıklı kimse…
Geçmişte var mıydı Söke’mizde ağalar? Vardı…
En çok kimler tanıyordu bu ağalarımızı?
Kuşadası, İzmir, İstanbul barları ve pavyonları…
Çünkü eskiden Söke Ovamızda pamuk sezonu sonunda ovada masalar kurulur, masalar viskilerle donatılır, dansözler oynatılırdı.
Hasat sonunda ağalarımız şehre fabrikalar mı yapardı? Haşa!... Ne gerek vardı… Binlerce dönüm arazi biter mi? Adalarda modalar da yemek içmek varken, fabrikalar kurmakta neymiş…
Bizim ağalarımız her yıl arabalarını değiştirir, traktörü ekipmanı değiştirir. Düğünleri en lüks Hilton otellerinde yapar, giyim kuşamı İzmir, İstanbul mağazalarından yapar. Koltuklar İtalya’dan gelmezse diğer ağalar birbirini ayıplar….
Nur içinde yatsın. Babamın çok iyi arkadaşı olan rahmetli Kerim YALÇINKAYA  “Ağalar Memleketi Söke” diye kitap yayınlamıştı. Ölen ağalarımıza Allahtan rahmet diliyorum. Şimdi bakınca Söke’mize, onca ağalarımız bu ilçeye bir çivi çakmazlar mı? Onca kazanç sağladığı memleketine fabrikalar yapmazlar mı?
Şimdi diyeceksiniz ki, eskiden ağalarımız böyleymiş. Onca dönüm toprak bir yere mi gitti? Ağalık devam etmiyor mu diyeceksiniz.
Onca toprak aslında yerinde duruyor.
Bir yere gitmedi.
Sessiz sedasız toprak ağaları değişti.
Şimdi kim bu ağalar diyeceksiniz.
Bankalar….
Çoğu araziler bankaların elinde, Çoğu araziler bankaların ipoteğinde. Yani çoğu arazilerin sahibi bankalar….
Alışkanlık yarı tabiattır. Bazı alışkanlıklar babadan oğla geçer…
Adalara, modalara, barlara, pavyonlara para yeter mi?
Şimdi gördüğümüz tanıdığımız bir çok toprak sahibi aslında bankaların birer marabaları…
Birçoğu toprakların yeni ağası olan bankaların işçileri…
Yani anlayacağınız, ağalarımız züğürt ağa…
Biraz tebessüm;
Ağa ile marabası, ağanın at arabasında, kasabaya doğru gidiyorlar. Arabayı ağanın en gösterişli atı çekiyor, koşumlar da marabanın elinde. Derken, bu gösterişli at patır kütür yola pisleyiveriyor. Ağanın da aklına marabasını alaya alıp bir anlık eğlenmek maksadıyla bir hinlik geliyor. Diyor ki; “Mamo, şu b.ku yersen, bu at da araba da senindir”.

Maraba Mamo düşünüyor, aklına yatıyor. Arabadan iniyor ve utana sıkıla, tiksinerek atın pisliğini yiyiveriyor. Ağa bir an için keyifleniyor ama yolda her ikisinin de ağzını bıçak açmıyor. Biri, bir anlık keyif için arabasını kaybettiğine üzülüyor, diğeri onurunun çiğnendiğine yanıyor. Dönüş yolunda, atın pislediği yerden geçerken ağa tekrar soruyor; “Mamo, bir halt ettim, gel düzeltelim, karşılığını söyle, arabayı geri alayım”. Marabanın da ağzındaki pislik tadı aklını çeliyor ve “Ağam, kalan b.ku yersen ödeşiriz arabayı da geri veririm”. Ağa bir an düşünüyor ve kabul ediyor. Atın pisliğinin marabadan kalan kısmını da ağa bir hışımla mideye indiriyor. Her ikisi de mutsuz, köye girerken marabası ağaya dönüyor; “Ağam, araba giderken de senindi, dönerken de senin. Peki biz bu b.ku niye yedik?”.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum